Haberler & Bilgiler
Anonim Şirketlerde Şirketten Çıkarılma (Squeeze-Out) ve Çıkma

A. Giriş

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ("TTK") ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ("SerPK"), yabancı hukuk sistemlerinde “squeeze-out” veya “freeze-out” olarak bilinen “hâkim pay sahibinin azınlığı şirketten çıkarma hakkı” düzenlemesi, TTK m. 208’de “satın alma hakkı” başlığında, SerPK m. 27’de ise “ortaklıktan çıkarma hakkı” başlığı altında ele alınmış, TTK m.141 gerekçesinde “ortağı çıkararak birleşme” olarak ifade edilmiştir. Squeeze-out, şirkette nitelikli bir hakimiyet oranına ulaşan hâkim pay sahibine, azınlığın paylarını adil bir bedel karşılığında satın alarak azınlığı şirketten çıkarma imkânı tanımaktadır. Bu kapsamda düzenleme, şirketin karar alma süreçlerinde azınlık pay sahiplerinin olası tıkanıklıklarını önlemeyi ve şirketin etkinliğini artırmayı hedeflemektedir. Bu mekanizma, uygulamada özellikle büyük ölçekli şirketlerde karar alma süreçlerinin hızlı ve etkin bir şekilde işlemesini sağlamak açısından önemli bir işlev görmektedir.

Hâkim pay sahibinin azınlığı şirketten çıkarma hakkı, şirketler topluluğu hukuku ile şirket birleşme ve devralma işlemleri açısından farklı gerekçelere dayandırılmakta olup, esasen her açıdan “hâkimiyet” kavramının merkezî bir önem taşıdığını belirtmek gerekir. Şirketler topluluğu hukuku açısından bu hak, birbiriyle ilişkili şirketler arasında daha etkin bir koordinasyon sağlanmasını ve yönetimin tek merkezden idare edilmesini hedefler. Bu durum, gruplar arası stratejik uyumun artmasını ve operasyonel kararların daha verimli bir şekilde alınmasını mümkün kılmaktadır.

Devralmalar açısından ise bu hak, aleni pay alım tekliflerinin cazibesini artırarak şirket devralma süreçlerini kolaylaştırmayı amaçlamaktadır. Bu düzenleme, potansiyel yatırımcıların şirketleri devralmasını teşvik ederken, devralma sürecinde karşılaşılabilecek azınlık direncini bertaraf etmeyi de sağlamaktadır. Birleşme hukuku açısından ise bu hak, şirketlerin birleşme süreçlerinde yaşanabilecek azınlık engellerini aşarak, bu tür işlemlerin daha hızlı ve sorunsuz bir şekilde tamamlanmasına imkân tanımaktadır.

B. Squeeze-Out Kavramının Kanuni Açıdan Değerlendirilmesi

Hakim pay sahibinin azınlığı anonim şirketten çıkarma hakkı, geleneksel çıkarma mekanizmalarından farklı olarak “hâkimiyet” kavramı üzerine inşa edilmiştir. TTK m. 208’in gerekçesinde, “bir şirketin sermayesinin ve oy haklarının yüzde doksan beşinin uygun gördüğü bir kararın alınıp uygulanmasına çoğu kişisel çeşitli sebeplerle karşı çıkan ortakların/şirket pay sahiplerinin şirketi bunaltan ve engelleyen davranışlarına son verilerek şirket içi barışın sağlanması” ifadesiyle, bu düzenlemenin şirketin etkin çalışmasını engelleyen durumları önlemeye yönelik olduğu belirtilmiştir. Bu kapsamda, gerekçede yer alan “kişisel sebepler” ile “şirketin bunaltılması ve engellenmesi” ifadeleri, belirli durumlarda “haklı sebep” şartının arandığını ortaya koymaktadır.

Karşılaştırmalı hukuktaki "squeeze-out" düzenlemelerinin aksine, TTK m. 208'de kanun koyucu, bir ortaklıkta bu tür durumların ortadan kaldırılması için "haklı sebep" koşulunu aramaktadır. Bununla birlikte, SerPK m. 27'de yer alan çıkarma düzenlemesinde ise "haklı sebep" şartına yer verilmemektedir. Bu fark, her iki düzenlemenin amacı ve uygulama şekilleri açısından önemli bir ayrım teşkil etmektedir.

C. Hakim Pay Sahibinin Çıkarma Hakkının Kullanılabilmesinin Şartları

TTK m.208’de Düzenlenen Çıkarma Hakkının Kullanılma Şartları

TTK m. 208’de düzenlenen çıkarma hakkı, şirketler topluluğuna ilişkin bir hüküm olarak, yalnızca sermaye şirketlerinde uygulanabilir. Bu düzenleme, hâkim şirketin belirli koşullar altında, azınlık pay sahiplerinin hisselerini satın alarak onları şirketten çıkarma hakkını tanımaktadır.

TTK m. 208 gereğince, çıkarma hakkının kullanılabilmesi için hâkim şirketin, çıkarma hakkını kullanacağı sermaye şirketinin paylarının ve oy haklarının en az %90’ına doğrudan veya dolaylı olarak sahip olması gerekir. Ayrıca, TTK m. 208'in uygulanabilmesi için sadece sermayenin değil, aynı zamanda oy haklarının da %90 oranında sahip olunması gerekmektedir. Bu, sistematik olarak gerek sermaye oranı gerekse de oy hakkı olarak belirli bir çoğunluğun sağlanması şartının arandığını işaret eder.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/915 E., ve  2019/7720 K., sayılı ilamında, “TTK'nın 208. maddesinin, şirketler topluluğuna ilişkin bir düzenleme olup, hakim şirketin bazı yasal koşulların mevcudiyeti halinde azınlık paylarını satın alma hakkını düzenlediğinden kanun maddesinin somut olaya uygulanamayacağını...” diyerek TTK 208'in şirketler topluluğu çerçevesinde özel bir çıkarma düzenlemesi olduğunun altını çizmiştir. TTK m. 208 hükmü gereğince çıkarma hakkı bir sermaye şirketinin paylarının ve oy haklarının en az %90’ına doğrudan ya dolaylı olarak sahip olan hakim şirket tarafından kullanılabilir. Bu doğrultuda Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/4719E., ve 2022/9173K., sayılı kararında, “6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 208. maddesindeki satın alma hakkı tüzel kişiliğe sahip şirket ortaklarının tanınmış hak olması nedeniyle gerçek kişi ortakların bu hakkı kullanması yasal olarak mümkün olmadığından davanın reddine karar verilmiştir.” denilerek, bu durum ifade edilmiştir.  

Türk Hukukuna Özgü Bir Şart: Haklı Sebebin Varlığı

TTK m. 208 uyarınca, hakim pay sahibinin çıkarma hakkını kullanabilmesi için belirli koşulların varlığı aranmıştır. Bu koşullar genel olarak "haklı sebep" başlığı altında toplanabilir. Şirketin çalışmasının engellenmesi, dürüstlük kurallarına aykırı hareket edilmesi, şirket içinde fark edilir bir sıkıntı yaratılması veya pervasızca hareket edilmesi, haklı sebepler arasında sayılabilmektedir (Harun Keskin, Hakim Pay Sahibinin Azınlığı Şirketten Çıkarma Hakkı (Squeeze-Out), İstanbul Oniki Levha Yayıncılık, 2022, s. 526).

Bu çerçevede, haklı sebepler; şirketin faaliyetlerinin sürdürülebilirliğini tehlikeye sokacak ya da şirketin dürüstlük ve güven ilkelerine aykırı şekilde hareket eden azınlık pay sahiplerinin varlığına ilişkin durumları içermektedir. Şirketin temel işlevlerini engelleyen, ticari faaliyetlerine zarar veren veya şirketin yönetiminde aşırı derecede olumsuz etkiler meydana getiren pay sahiplerinin, çıkarma hakkı yoluyla şirketten çıkarılması mümkündür. Buradaki haklı sebep kavramı, Türk hukukunun şirket içi ilişkilerde istikrarı sağlama ve yönetimsel barışı temin etme adına getirdiği bir önlemdir. Dolayısıyla, çıkarma hakkı, yalnızca şirketin faaliyetlerini aksatacak, dürüstlük kurallarına aykırı hareket eden ve şirketin sürdürülebilirliğine zarar verecek şekilde davranan azınlık pay sahiplerine karşı kullanılabilir. Bu anlamda, haklı sebep şartı, sadece çıkarma hakkını kullanma yetkisini meşrulaştırmakla kalmaz, aynı zamanda bu hakkın kullanılmasına yönelik nesnel bir sınır da çizer.

Sermaye Piyasası Kanunu m. 27’de Düzenlenen Çıkarma Hakkının Kapsamı ve Kullanılma Şartları

SerPK m. 27, halka açık anonim şirketlerde pay alım teklifi veya başka bir şekilde oy haklarının belirli bir çoğunluğuna ulaşan hakim pay sahibine, azınlık pay sahibini şirketten çıkarma hakkı tanımaktadır. SerPK m.27, TTK m. 208’in aksine, sadece halka açık şirketlere yönelik bir düzenlemedir. Ayrıca, SerPK m.27’de çıkarma hakkı için özel bir "haklı sebep" koşulu aranmamaktadır. Sermaye Piyasası mevzuatı kapsamında çıkarma hakkı, azınlıkta kalan ortakların paylarının iptali ve bu paylar karşılığı çıkarılacak yeni payların hâkim ortağa satılması yoluyla kullanılmaktadır.

SerPK m.27’de düzenlenen çıkarma hakkının kullanılabilmesi için bir pay alım teklifinde bulunulması gerekmemektedir. Hâkim pay sahibi, pay alım teklifi sonucunda ya da birlikte hareket etmek yoluyla çıkarma hakkını kullanabilecek seviyeye gelebilmektedir. Tebliğ m.3/(c), hakim ortağın gerçek kişi ya da tüzel kişi olabileceğine yer vermektedir. Bu düzenleme, çıkarma hakkının kullanımında, TTK’ye kıyasen hâkim ortağın kimliğini daha esnek bir şekilde kabul etmektedir. Gerek tüzel kişiler (örneğin anonim şirketler, limited şirketler vb.) gerekse de gerçek kişiler, bu hakkı kullanabilecek pay sahipleri arasında sayılabilir. II.27-3 Ortaklıktan Çıkarma ve Satma Hakları Tebliği (“Tebliğ”) m. 4 uyarınca, çıkarma hakkının kullanılabilmesi için gerekli olan oy haklarının oranı %98 olmalıdır. Çıkarma hakkı, ancak bu oranın varlığı halinde söz konusu olmakla birlikte, bu hakkın kullanımı, satma hakkının kullanılmasına ilişkin sürenin dolması halinde gerçekleşebilir. Öncelikle, söz konusu %98’lik oran hesaplanırken, hâkim ortağın doğrudan veya dolaylı olarak sahip olduğu paylar dikkate alınmakta; intifa veya alım hakkına dayalı paylar, çıkarma hakkının kullanılmasında dikkate alınmamaktadır. Bu tür haklara sahip paylar, esasen çıkarma hakkını etkileyebilecek gerçek pay sahipliklerini temsil etmemektedirler. Bu doğrultuda çıkarma işlemlerinde bu payların dahil edilmemesi gerektiği Tebliğ’in 4.maddesinde açıkça düzenlenmektedir.

Yukarıda ifade edilen %98’lik oranın sağlanması halinde, buna ilişkin kamuya açıklama yapılmaktadır. Bu açıklamayı takiben 1 ay içerisinde, ortaklık tarafından pay değerlerinin tespitine yönelik bir değerleme raporu hazırlatılır ve rapor özeti kamuya açıklanır. Özetin kamuya açıklanmasını müteakip 2 aylık süre içerisinde, satma hakkını kullanmak isteyen hâkim ortak haricinde kalan ortaklar, belirlenen bedeller üzerinden satma hakkı kullanım taleplerini ortaklığa yazılı olarak iletmekle yükümlüdür. Ortaklık, gelen bu talepleri en geç iki iş günü içerisinde hâkim ortağa bildirir ve hâkim ortağın, bu talebin kendisine ulaşmasını izleyen iki iş günü içerisinde pay bedellerini yatırması gerekmektedir. Satma hakkını kullanmak isteyen ortakların sahibi oldukları payların bedelleri, ortaklık hesabına yatırılmalarını takip eden iş günü ortaklık tarafından ödenmekte ve pay devir işlemleri böylelikle sonuçlandırılmaktadır.

Ortaklıktan çıkarma hakkını kullanmak isteyen hâkim ortak ise, satma hakkının kullanımına ilişkin iki aylık hak düşürücü sürenin sona ermesini takiben en geç üç iş günü içerisinde, imtiyazlı veya imtiyazsız tüm payları için kullanmak istediği bu hakkını, Tebliğ’in 6.maddesinde yer alan payları borsada işlem gören ve işlem görmeyen ortaklıklar için ayrı düzenlenmiş olan bedeller üzerinden kullanmak üzere ortaklığa başvurur. Bu başvuruda, hakkın kullanımına ilişkin toplam bedel tutarındaki banka teminat mektubu veya bu tutarda bir nakdin bankada bloke edildiğine ilişkin bilgi ve belgelere yer verilmesi gerekmektedir. Çıkarma hakkının doğmasının ve kullanılmasının SerPK ve Tebliğ uyarınca hukuka uygun bir şekilde gerçekleşmesi halinde, azınlığın payları iptal edilerek pay sahipliği sona ermektedir.

D. Hakkın Kullanılması ve Çıkarma Akçesinin Belirlenmesi

Çıkarma akçesinin bedelinin belirlenmesine ilişkin olarak, TTK m. 208'de, hâkim şirketin, hedef şirketin sermaye ve oy haklarının %90’ına sahip olmasını müteakip, azınlık paylarının bedelini iki farklı yöntemle belirleyebileceği ifade edilmiştir:

  • Borsa değeri: Eğer borsa değeri mevcutsa, azınlık paylarının değeri borsa fiyatına göre belirlenir.
  • Gerçek değer (Bilanço değeri): Eğer borsa değeri bulunmuyor veya hakkaniyete uygun bir değer ortaya çıkmıyorsa, TTK m. 202/2 gereğince, azınlık paylarının değeri, bilanço değerine veya genel kabul görmüş bir yöntemle belirlenen değere göre tespit edilir.

Borsa değeri yoksa, şirketin gerçek değeri esas alınarak yapılacak hesaplama ile çıkarma akçesinin adil bir şekilde belirlenmesi amaçlanmaktadır. Gerçek değer veya bilanço değeri, şirket varlıklarının toplam değeri ile borçlarının düşülmesi sonucu elde edilen net aktif değeri esas alınarak tespit edilir.

İlaveten çıkarma hakkının kullanılabilmesi için mahkeme kararı gerekli olup,  TTK m. 208 hakkın kullanılması bakımından herhangi bir hak düşürücü süre öngörmemiştir.

Sermaye Piyasası Kanunu m. 27 uyarınca çıkarma hakkının kullanılabilmesi için hakim pay sahibinin, Kurulca belirlenen bir süre içinde, azınlık pay sahiplerinin paylarının iptalini talep etmesi gerekir. Ayrıca, bu paylar karşılığında çıkarılacak yeni payların hâkim pay sahibine satılması gerekmektedir.

Tebliğ kapsamında, çıkarma hakkının kullanılması sürecinde, ödenecek çıkarma akçesi, çıkarma süreci henüz tamamlanmadan, hakkın kullanıldığı şirketin hesabına yatırılmaktadır. Bu düzenleme, çıkarma sürecinin başlatılmasıyla birlikte, adil bir çıkarma akçesi ödenmesini temin etmekte ve pay sahiplerinin hak kaybı yaşamadan süreçten çıkabilmelerine olanak tanımaktadır.

E. Anonim Şirketlerde Pay Sahibinin Ortaklıktan Çıkma Hakkı

Hâkim şirketin bağlı şirket üzerindeki hakimiyetini, bağlı şirketi kayba uğratacak şekilde kullanamayacağı açıkça düzenlenmiştir. Bu kapsamda hâkim şirket, kaybı, o faaliyet yılı içerisinde denkleştirmeksizin veya kaybın nasıl ve ne zaman denkleştirileceğini belirterek bağlı şirkete denk değerde bir istem hakkı tanımaksızın, bağlı şirket üzerindeki hakimiyetini kullanamamaktadır. TTK m.202/1 (b) uyarınca, denkleştirmenin faaliyet yılı içerisinde yerine getirilmemesi veya bağlı şirkete denk bir istem hakkı tanınmaması halinde, bağlı şirketin pay sahipleri, hâkim şirketin bağlı şirketin zararını tazmin etmesini talep edebilecektir. Mahkeme, bu talebe istinaden tazminata hükmedebileceği gibi, istem üzerine veya resen davacı pay sahiplerinin paylarının, hâkim pay sahibi tarafından satın alınmasına da karar verebilmektedir. Böylece, TTK m.202/1 (b) gereğince, bağlı şirket pay sahiplerinin ortaklıktan çıkarılabilmesi veya çıkmaları için, pay sahipleri tarafından hâkim şirkete karşı denkleştirme davası açılması; bu denkleştirme davasının açılabilmesi için ise hâkim şirketin hakimiyet hakkını hukuka aykırı bir şekilde kullanarak bağlı şirketi kayba uğratması ve bu kaybın hakim şirket tarafından karşılanmamış olması gerekmektedir.

F. Anonim Şirketin Haklı Sebeple Feshi Halinde Ortaklıktan Çıkarılma

Haklı sebeplerin varlığı halinde, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden pay sahipleri, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini talep edebilmektedir. Mahkeme, şirketin feshine karar verebileceği gibi, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına da karar verebilecektir. Bu düzenleme, ortaklıktan çıkarılmaya ilişkin düzenlemelerden farklı olup TTK m.531 uyarınca hâkim pay sahiplerinin bu yönde bir talebi bulunmamaktadır. Hâkim pay sahiplerinin bu yönde bir talebi bulunmasa hatta söz konusu duruma karşı çıkmaları durumunda bile, mahkeme ortaklıktan çıkarılmaya karar verebilmektedir.

TTK m.531 uyarınca, pay sahiplerinin şirketten çıkartılabilmeleri için öncelikle haklı sebeple fesih davasının açılmış olması gerekmektedir. Bununla birlikte, şirketin feshini gerektiren haklı sebeplerin varlığına rağmen şirketin faaliyetine devam etmesinde ekonomik ve sosyal açılardan fayda görülmesi ve haklı sebep teşkil eden ihtilafların başka bir şekilde çözümlenemiyor olması da aranan şartlardandır. Bu şartların sağlanmaması durumunda mahkeme tarafından ortaklıktan çıkarılmaya karar verilememektedir. Haklı sebeple fesih davası, azınlık tarafından şirket tüzel kişiliği aleyhinde açılmakta olup bu davayı açan pay sahiplerinin esas sermayenin en az onda birine ve hala açık şirketlerde yirmide birine sahip olmaları şartı bulunmaktadır. Nitekim bu oran, şirket esas sözleşmesi ile azaltılabilmektedir. TTK m.531 kapsamında bahsi geçen “Haklı Sebep” kavramının açıkça bir tanımı yapılmamış olmakla birlikte doktrinde haklı sebeplere örnek olarak “şirketin kötü yönetilmesi”; “pay sahipleri arasında uzlaşmanın imkansızlığı”; “azlığın meşru ve hukuka uygun taleplerinin sürekli olarak reddedilmesi”; “pay sahiplerinin bilgi alma hakkının sistematik ve sürekli olarak reddedilmesi”; “şirket varlıklarının israf edilmesi veya yanlış kullanılması” (2) halleri yer almaktadır (Prof. Dr. Reha Poroy, Prof. Dr. Ünal Tekinalp, Prof. Dr. Ersin Çamoğlu,Ortaklıklar Hukuku Cilt II, İstanbul, 2017, s. 343 vd).

G. Sonuç

Çıkarma hakkı, bir şirketin yönetiminde tam hakimiyet sağlamak için tanınmış özel bir yetki olup, bu hakkın kullanımının belirli şartlara ve usullere bağlı olması (TTK kapsamında, hakim pay ve oy sahibi olma şartı, haklı sebebin varlığı, mahkeme kararı ile kullanılması; SerPK kapsamında ise %98 oy hakkı oranının sağlanması, çıkarma akçesinin yatırılması, pay alım teklifi yapılmasının gerekmemesi), uygulamada öngörülebilirliğin sağlanması, şirketin sürdürülebilirliğinin ve pay sahiplerinin haklarının güvence altına alınması amaçlarını taşır.

@Ömer KESİKLİ   @Çağla BARUT

Bizimle temasa geçin