Uyuşmazlıkların çözümünde daha az masraflı ve daha hızlı bir yol öngören alternatif uyuşmazlık çözüm yolları, son dönemlerde giderek daha da yaygın hale gelmiş, günümüzde daha da önem kazanmıştır. Bu çözüm yollarının başında gelen Tahkimin, uluslararası alanda da tek ve iki taraflı sözleşmeler imzalanarak daha yaygın ve güvenilir hale getirildiği ortadadır. Nitekim Tahkimi cazip kılan ve Tahkim yargılamasının günümüzde büyük ölçüde tercih edilmesinin sebepleri, Tahkimin taraflara sunmuş olduğu irade serbestisi, uzmanlık, hız, gizlilik, usuli esneklik avantajlarıdır. Türk Hukuku özelinde özellikle uluslararası nitelikteki ticari uyuşmazlıkların tahkim ile çözümlenmesi yaygın bir uygulamayken, şirketler hukukuna dayalı uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözümlenmesi noktasında henüz bir görüş ve içtihat birliği bulunmamaktadır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu (“HMK”) ve Milletlerarası Tahkim Kanunu (“MTK”) uyarınca tahkime elverişli olmayan uyuşmazlık türleri olarak “taşınmazın aynına ilişkin uyuşmazlıklar” ve “tarafların iradesine tabi olmayan uyuşmazlıklar” belirlenmiştir. Bahsi geçen uyuşmazlıklar dışında kalan uyuşmazlıkların tahkime elverişli olduğu anlayışı benimsenmiştir. Bu doğrultuda, asıl olanın tahkime elverişlilik; tahkime elverişsizliğin ise bir istisna olduğu kabul edilmektedir. Şirketler hukukuna dayalı uyuşmazlıkların tahkim ile çözümünün mümkün olduğunun genel anlamda kabulü ile birlikte konuya ilişkin farklı yorumlar ve İçtihat aşağıda ele alınmıştır.
Şirketler hukukuna dayalı uyuşmazlıkların tahkime elverişliliğini, organ kararlarının iptali, hükümsüzlüğü veya şirketin feshi gibi korporatif düzlemde ortaya çıkan uyuşmazlıklar; ve sözleşme kapsamında ortaya çıkan uyuşmazlıklar olarak iki ayrı grupta incelemek mümkündür.
Korporatif niteliğini haiz uyuşmazlıklar, şirketin yapısına ve işleyişine ilişkin uyuşmazlıklar olarak tanımlanmaktadır. Söz konusu korporatif düzlemde meydana gelen organ kararlarının iptali, şirketin feshi gibi uyuşmazlıkların tahkime elverişliliği doktrinde tartışmalı bir konudur. Bir görüş, Mevzuatta söz konusu uyuşmazlıkların tahkime elverişli olmadığına yönelik herhangi bir kanun hükmü bulunmaması ve taraf iradelerine bağlı olmasından sebeple tahkime elverişli olduğunun kabulünü mümkün kabul ederken, diğer bir görüş bu görüşe sulhun mümkün olmadığı ve bu doğrultuda taraf iradelerine bağlı olma şartı yerine gelmeyen bu uyuşmazlıkların, aynı zamanda dava sonucunun taraf olmayan kişileri de etkilemesi hususunun da tahkimle bağdaşmadığı gerekçesiyle karşı çıkmaktadır. Aşağıda birtakım başlıklar altında Korporatif düzlemdeki uyuşmazlıklar ayrı ayrı incelenmiştir.
Genel Kurul Kararlarının İptali :
Yargıtay’ın uygulamada, genel kurul kararlarının iptali davalarının tahkime elverişli olmadığını kabul ettiği görülmektedir. Nitekim Yargıtay bir kararında, tahkimin ancak tarafların iradesine bağlı olacağı, zira genel kurul kararlarının iptaline ilişkin davanın taraflar arasında anlaşma ile sonuçlandırılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle genel kurul kararlarının iptali davalarının tahkime elverişli olmadığını açıklamıştır (Bkz. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 2011/13485 E., 2012/19915 K., 12.04.2012 T. ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/2226 E., 2019/5000 K., 01.07.2019 T.).
Doktrinde genel kararlarının iptaline ilişkin davaların tahkime elverişliliği noktasında birden fazla görüş bulunmaktadır. Bir görüş, genel kurul kararlarının iptalinin, yukarıda verilen Yargıtay ilamında da belirtildiği üzere tarafların iradesine bağlı olmadığı gerekçesiyle elverişli olmadığını savunurken, diğer bir görüş ise genel kurul kararlarının konusuna göre ayrım yapılarak, yapılan bu ayrım doğrultusunda elverişlilik denetiminin yapılması gerektiğini savunmaktadır. Bu ayrımda esas alınan husus ise, genel kurul kararı konusunun taraf iradesine bağlı olup olmadığıdır. Bu görüşlere ek olarak bir başka görüş ise, genel kurul kararlarının iptali davasının tahkime elverişli olduğunu savunarak, iptal davalarının tahkim ile çözümlenmesini engelleyecek herhangi bir emredici düzenlemenin bulunmadığı ve bu yönüyle tahkimin uygulanmasına engel oluşturabilecek bir durumun var olmadığını ileri sürmektedir.
Şirketin Feshi :
Yargıtay, şirketin feshi konusunun yine taraf iradesine bağlı olmamasından sebeple söz konusu fesih davalarının tahkime elverişsiz olduğu kabulündedir (Bkz. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 2014/141 E., 2014/6951 K., 09.04.2014 T.). Ancak, feshin ortaklar tarafından kararlaştırılıp şirketin tasfiyesine karar verilmesi halinde fesih ve tasfiye davasının tahkime elverişli olduğu söylenebilecektir. Buna karşın, fesih ve tasfiye hususunun, tüzel kişiliğin sona ermesi anlamına geldiği ve bu doğrultuda kamu düzeniyle ilgili yanlarının da yadsınamayacağını, bu doğrultuda tahkime elverişli olmadığını savunan aksi görüşler de mevcuttur.
Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğu :
Yönetim Kurulu üyelerinin sorumluluğuna ilişkin uyuşmazlıklar, gerek şirketin uğramış olduğu doğrudan zararlara ilişkin olsun gerekse de pay sahiplerinin uğradığı dolaylı zararlara ilişkin olsun, tahkime elverişli uyuşmazlıklardır.
Hakem Kararının Ticaret Siciline Tescil Edilebilirliği :
Bölge Adliye Mahkemesinin görüşü, hakem kararlarının mahkeme kararları gibi tescil edilebileceğini belirtmekle birlikte, sicilde değişiklik gerektireceği gerekçesine dayanarak şirketler hukuku uyuşmazlıklarının tahkime elverişli olmadığını savunmanın yerinde olmadığı yönündedir (Bkz. İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesi 20.10.2022 tarih ve 2022/1373 Karar numaralı kararı).
Korporatif düzlemde yer almayan, sözleşmesel uyuşmazlıkların ise tahkime elverişli olduğu noktasında görüş birliği mevcuttur. Pay sahipliği sözleşmelerine ek olarak opsiyon haklarının kullanılması, oy sözleşmeleri gibi konular da tahkime elverişli konulardır. Nitekim bu konular, sözleşme serbestisi çerçevesinde düzenlenmekte olup iki tarafın iradesine tabi konulardır. Bu nedenle de tahkim ile çözümlenebilmektedir.
Ayrıca Bölge Adliye Mahkemesi yukarıda bahsi geçen ilamında, tahkim şartının mutlaka şirket ana sözleşmesinde yer almasını aramamakta, pay sahipleri sözleşmesinde de yer alan tahkim şartının, tahkime elverişlilik için yeterli olduğunu benimsemektedir. Nitekim Bölge Adliye Mahkemesi, tahkim şartına maddi esas sözleşme hükmü niteliği atfedilebildiği ölçüde bağlayıcı etkisi olduğu kanaatindedir.
Netice olarak, ana kuralın tahkime elverişlilik olduğu; tahkime elverişsizliğin de istisna olduğunun kabulü gerekmekte olup tahkime başvurmanın bir hak olduğu göz önünde bulundurulduğunda, hakkı sınırlandıran söz konusu istisnanın dar yorumlanması uygun olacaktır. Bu kapsamda, şirketler hukuku ile ilgili uyuşmazlıklarda öncelikle meselenin korporatif mi yoksa sözleşmesel mi olduğunun tespiti ardından korporatif uyuşmazlık niteliğini haiz olması halinde, meselenin taraf iradelerine bağlı olup olmadığı, kamu düzenine ilişkin olup olmadığı ve üçüncü kişiler açısından bir sonuç doğurup doğurmadığının tespiti yerinde olacaktır. Yargıtay, genel kurul kararlarının iptaline ve şirketin feshine ilişkin uyuşmazlıkları tahkime elverişli olmadığı görüşündeyken doktrinde aksini savunan görüşler de mevcuttur. Ancak, pay sahipleri arasındaki sözleşmesel uyuşmazlıkların tahkime elverişli olduğu konusunda görüş birliğinin mevcut olduğu söylenebilir.
@Çağla Barut
Bizimle temasa geçin