Haberler & Bilgiler
Karar İncelemesi : İş Akdinin Sona Ermesinden Sonra Görevli Mahkeme Ticaret Mahkemesidir

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, 20.01.2020 tarihli, 2016/27017 E. ve 2020/665 K. sayılı ilamı ile, iş akdinin sona ermesinden sonra rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi halinde buna bağlı olarak açılacak ceza-i şart/tazminat istemli davaların ticari dava olması nedeniyle bu davalarda görevli mahkemenin ticaret mahkemesi olduğu yönünde yeni tarihli önemli bir karar tesis etmiştir. Şöyle ki,

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 20 Ocak 2020 tarihli kararına konu olan olayda, çalışanın tüm haklarını alarak şirketten ayrıldıktan sonra rakip firmada aynı nitelikteki işleri yapmakta olduğu, gizlilik anlaşması ile rekabet yasağına aykırı davranmama taahhüdünde bulunduğu, davranışlarının bu taahhüdünün ihlali niteliğinde olduğu belirtilerek tazminat talebinde bulunulmuştur. Yerel Mahkeme tarafından, davanın reddedilmesi üzerine temyiz yoluna başvurulmuş olup böylece uyuşmazlık Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin önüne gelmiştir.

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, taraflar arasında imzalanan gizlilik anlaşması başlıklı beyan ve taahhütname gereğince davacının çalışma ilişkisinin sona ermesinden sonra aynı işkolunda işverenle rekabet halinde olan bir başka işyerinde çalışmaya başlaması nedeni ile istenen tazminat alacağı konusunda davaya bakmakla görevli mahkemenin Ticaret Mahkemesi olması nedeniyle, aşağıda detaylı olarak açıklayacağımız üzere görevsizlik kararı verilmesi gerekçesiyle Yerel Mahkeme kararını bozmuştur:

Öncelikle Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından 20 Ocak 2020 tarihli kararında, rekabet yasağının ihlali sebebiyle cezai şart istemine ilişkin uyuşmazlığın, 4857 Sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda İş Mahkemesi’nin görevli olup olmadığı hususu irdelenmiştir.

İşçi işe alındığı andan işten çıkarılacağı ana kadar işverene karşı rekabet etmeme borcu altındadır. Zira, söz konusu süre zarfı içinde gerçekleşmiş bir rekabete aykırılık, sadakat borcuna aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay Kararında iş sözleşmesi devam ederken, işçinin rekabet sayılacak davranışları “doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar” olarak nitelendirilmiş ve bu tarz davranışların İş Kanunu’nun 25/II-e kapsamına girmesi sebebiyle işveren için haklı fesih nedeni oluşturduğu ifade edilmiştir. Rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi halinde işçinin, ayrıca zararı tazmin ile mükellef olduğu belirtilmiştir. Bu kapsamda, iş akdinin devamı sırasında işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağına aykırılık halinde, bu tür davalara bakmakla görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu açıkça hüküm altına alınmıştır.

Ancak Yargıtay’ın işbu 20 Ocak 2020 tarihli kararında, iş akdinin devamı süresince işçinin işverenle rekabet etmemesinin sadakat borcu içinde yer alan bir yükümlülük olduğu ifade edilirken; iş akdi sona erdikten sonra işçinin işverenle rekabet etmeme borcunun ise ancak böyle bir yükümlülüğün sözleşme ile kararlaştırıldığı takdirde söz konusu olduğu (Prof. Dr. S. Süzek, İş Hukuku, Beta Yayınları, 2005, s:277 ) ifade edilmiştir. Bir başka ifadeyle, rekabet etmeme borcunun işçinin öteki borçları gibi her iş sözleşmesi için söz konusu olan borçlardan olmadığı ancak tarafların iş ilişkisi devam ederken sözleşmenin bitiminden sonra işçinin rekabet etmeyeceğine ilişkin bir hükmün iş akdine konulmasını veya bu konuda ayrı bir sözleşme (rekabet yasağı sözleşmesi) yapılmasını kararlaştırmaları halinde söz konusu olacağı hüküm altına alınmıştır.

Yargıtay tarafından rekabet yasağını ihlal eden davranışın iş akdinin sona ermesinden sonraki döneme dair bulunması durumunda, bu davranışın, iş akdinin sona ermesinden sonra gerçekleşen rekabet yasağına aykırılığı düzenleyen, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) rekabet yasağına ilişkin 444. Maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmiştir. Türk Borçlar Kanunu’nun Rekabet Yasağı başlıklı 444. maddesinde; “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Buna göre, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın TBK’nın rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447 maddelerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu ve 5. maddesinde de aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesinin tüm ticari davalara bakmakla görevli olduğu düzenlenmiştir.

Böylece Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından yeni tarihli bu kararında, iş akdinin sona ermesinden sonra, rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi halinde, buna dayalı olarak açılacak dava niteliği itibariyle ticari dava olmakla, bu tür davaların ticaret mahkemesinde incelenip karara bağlanması gerektiği kabul edilmiştir.

Özetle, Yargıtay tarafından yeni tarihli bu kararında, iş akdinin devamında yapılan bir sadakatsizliğin iş mahkemesinde görülecek bir davanın konusunu oluşturacağı kabul edilmişken; buna karşın iş akdinin sona ermesinden sonra gerçekleşen rekabet yasağına aykırı eylem sebebiyle açılacak cezai şart istemli davaların ise niteliği itibariyle, TTK`nın 4. maddesiyle açık bir şekilde TBK`nın 444. maddesinden kaynaklanan davaların ticari davalardan olduğu öngörülmüş olduğundan, ticari dava olduğu ve görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemeleri olduğu kabul edilmiştir. Böylece Yargıtay rekabet yasağı sözleşmelerinin/taahhütlerinin işçi ile işveren arasında düzenlenmiş olmasının, bu sebeple çıkan uyuşmazlığın iş hukuku kapsamında kaldığını kabule yeterli olmadığını, rekabet yasağı düzenlemesinin iş akdinin sona ermesi halinde yapılmaması gereken bir hususa dair olmakla, iş hukukunun düzenleme alanı dışında kaldığını kabul etmiştir.

@Kesikli Hukuk Bürosu

Bizimle temasa geçin