Uzun süredir yürürlüğe girmesi beklenen Elektrik Piyasasında Toplayıcılık Faaliyeti Yönetmeliği (Yönetmelik) 17.12.2024 tarihli 32755 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak 01.01.2025 tarihinde yürürlüğe girmiştir. İlk kez Elektrik Piyasası Kanunu’nda (Kanun) 22.12.2022 tarihinde yapılan değişiklik ile mevzuatımıza giren toplayıcılık faaliyeti, Kanun’un 12/A maddesine dayanılarak hazırlanan Yönetmelik ile düzenlenmiş olup, elektrik piyasasında küçük ve orta ölçekli enerji üretim ve tüketim tesislerini bir araya getirerek portföy yönetimine, ticaret optimizasyonuna ve sistem dengesine katkı sağlaması amaçlanmıştır.
Mevzuatta “bir veya birden fazla şebeke kullanıcısı ile söz konusu şebeke kullanıcıları adına elektrik piyasasında toplayıcılık faaliyeti yürütmek üzere anlaşma imzalamış olan toplayıcı lisansı veya tedarik lisansı sahibi tüzel kişi” olarak tanımlanan toplayıcı, şebeke kullanıcıları tarafından anlaşma yoluyla yetkilendirilen, anlaşmalı olduğu kullanıcıların tüketim ve/veya üretim programlarını yöneten, onlar adına elektrik enerjisi ve/veya kapasitesinin alınıp satılmasına ilişkin piyasa işlemlerini yürüten ve yan hizmetlere ilişkin tedarik süreçlerine katılabilen bir tüzel kişi olup, Yönetmelik ile enerji piyasalarındaki rolü net bir şekilde tanımlanarak toplayıcılık faaliyeti de yasal bir çerçeveye oturtulmuştur.
Toplayıcılık, enerji piyasalarının dönüşümünde ve sürdürülebilir enerji yönetiminde kritik bir role sahip olan hem yenilenebilir enerji kaynaklarının entegrasyonunda hem de enerji maliyetlerinin azaltılmasında önemli bir araç olarak karşımıza çıkan, enerji piyasalarının dijitalleşmesi ve dağıtık enerji sistemlerinin artışıyla birlikte önemi daha da artmakta olan bir piyasa faaliyetidir. Toplayıcılık faaliyetine ilişkin bu yazıda Yönetmeliğin, mevzuata etkileri, toplayıcılığın kullanım alanları ve geleceği ile EPDK’nın Mayıs ayında sektör aktörlerinin katılımıyla düzenlediği Çalıştayda ele alınan konular çerçevesinde farklı görüşleri ele alacağız.
Toplayıcılık Faaliyeti Trendi
Literatüre bakıldığında toplayıcılık kavramının genellikle elektrikli araçlar (EVs) etrafında şekillendiği görülmektedir. Enerji yönetiminde sıkça kullanılan bir kavram olan Grid-to-Vehicle (G2V), elektrikli araçların elektrik şebekesinden enerji almasını ifade etmekte olup bu süreçte elektrikli araçların bataryalarının şarj edilmesi sağlanır ve elektrik şebekesi ile araç arasında tek yönlü bir enerji akışı gerçekleşir. Günümüzde oldukça yaygın ve hızla gelişen bir alan olan G2V teknolojisi şu anda elektrikli araç altyapısının temelini oluşturmaktadır. Bu kavramın tersine Vehicle-to-Grid (V2G) ise elektrikli araçların bataryalarında depolanan enerjiyi tekrar elektrik şebekesine geri aktarmasını ifade etmektedir. Bu teknoloji çift yönlü enerji akışına olanak tanıdığı için gerek şarj gerekse de enerji geri besleme işlemlerini kapsamaktadır. Bu teknolojilerin dünyadaki kullanımlarına baktığımızda G2V teknolojisinin daha yaygın olduğunu; Çin, Amerika Birleşik Devletleri ve bazı Avrupa ülkelerinde yaygınlaşarak standart uygulama haline geldiğini görüyoruz. Enerji yönetimi ve şebeke dengeleme açısından büyük potansiyele sahip V2G teknolojisinin ise henüz sınırlı ve genellikle pilot projelerle Danimarka, Japonya, İngiltere, Almanya gibi bazı öncü ülkelerde test edildiğini görüyoruz. Her iki teknolojinin de enerji yönetimi ve sürdürülebilirlik açısından ülkemizde ve dünyada büyük potansiyele sahip olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Toplayıcı tarafından yönetilen elektrikli araçlar enerji depolama ve şebekeye geri enerji sağlama gibi hizmetler için kullanılabileceklerinden, yukarıda bahsi geçen teknolojiler sayesinde bu araçlar toplayıcıların enerji piyasasında aktif birer oyuncusu haline gelebileceklerdir.
Toplayıcılık faaliyeti yürütülebilmesi için teknik altyapının oldukça önemli olduğu, toplayıcıların doğrudan şebeke kullanıcısını izleyebilen bir yapıda olmaları gerekeceğinden anlık izleme sistemleri kurulması, iletişim sistemlerinin kurulması ve toplayıcının kendisinin de izleyebildiği bu değerleri şebeke işletmecisiyle paylaşıyor olması, yani uçtan uca izlenebilir bir sistem kurulması gerekliliği görülmektedir.
Yönetmeliği takip eden diğer mevzuat değişiklikleri
Yönetmelik sonrasında mevzuatta birçok değişiklik olduğunu, bu çerçevede yazımızda bahsettiğimiz önemli değişikliklerin bir kısmının Elektrik Piyasasında Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği’nde (DUY) gerçekleştiğini söyleyebiliriz.
Dengeleme Bölgesi
DUY’da yapılan değişiklik ile mevzuata giren ‘dengeleme bölgesi’ kavramının yeni bir tanım olması sebebiyle önemli olduğu düşüncesindeyiz. Dengeleme bölgesi, ‘toplayıcılık faaliyeti kapsamında yan hizmetler ve/veya dengeleme güç piyasasında faaliyette bulunmak isteyen üretim, tüketim tesisleri ve/veya elektrik depolama ünitesi/tesisinin birlikte yer aldığı, TEİAŞ tarafından belirlenen şebekenin bölümünü’ ifade etmekte olup mevzuattaki teklif bölgesi gibi farklı fiyat uygulaması şeklinde olmayıp bir etiketleme yöntemi olarak getirilmiştir. Dengeleme bölgesi uygulamasının toplayıcıların tüketim ve üretim süreçlerini doğru noktalarda yönlendirmesine olanak tanıyarak enerji sisteminde esnekliğin arttırılmasına katkı sağlaması beklenmektedir.
Küçük Yatırımcı İçin Yeni Olanaklar
Halihazırda küçük enerji yatırımcılarının dengeleme açısından bakıldığında profesyonel bir ekip kurması ekonomik olarak uygulanabilir olmayabileceğinden toplayıcının burada işlevsel bir rol üstlenebileceği kanaatindeyiz. Kendisini toplayıcıya teslim etmek suretiyle bir gelir modeli oluşturacak olan küçük yatırımcılar için çeşitli iş modellerinin gündeme gelebileceğini, anahtar kelimenin esneklik olduğunu ve toplayıcılar bünyesinde yer alacak depolama tesislerinin de esnekliğe büyük katkı sağlayacağını öngörmekteyiz.
Piyasa Katılımcısı Kodu
Bir başka önemli nokta, mevzuatımızda halihazırda var olan dengeden sorumlu grup (DSG) ve toplayıcılık faaliyetinin benzerliğiyle ilgilidir. Dengesizliklerin yönetilmesi ve dengesizlik sönümlemesi yapılması anlamında DSG sisteminin toplayıcılıkla benzerlik gösterdiğini, her ikisinin de portföy yönetimi kapsamında değerlendirilebilecek faaliyetler olduğunu ifade etmek mümkündür. Ancak, katılımcı açısından DSG bünyesine girildiğinde piyasa katılımcısı kimliği kaybedilmemesine karşın, toplayıcı bünyesine giren bir üretim tesisinin artık kendine ait PK kodu bulunmayacak, bütün katılımcıların işlemleri toplayıcı PK kodu üzerinden yapılacaktır. Toplayıcı hem üretim tesisi hem tüketim tesisi sahibi şeklinde tek PK kodu ile işlem yapacak, portföyünde yer alan şebeke kullanıcıları adına teminat ve dengesizlik de dahil olmak üzere, piyasa işlemlerine ilişkin ilgili mevzuat kapsamındaki tüm yükümlülüklerin yerine getirilmesinden sorumlu olacaktır.
DSG’den Toplayıcılığa Kayma Beklentisi
Enerji piyasasında önümüzdeki günlerde toplayıcılık faaliyetinin dengeleme konusunda daha teşvik edici bir pozisyonda yer alması ve portföy yöneticiliği bağlamında benzerlik gösteren bu faaliyetlerden toplayıcılığa doğru bir kayış sürecinin başlaması beklentisini piyasa aktörlerinde görmekteyiz. Dengeden sorumlu grup üyesi olmak, sürekli olarak arz-talep dengesi sağlama, tahmin hatalarını minimize etme ve piyasa dengesizliklerinden doğan ek maliyetlerden doğrudan etkilenmeyi ve bu riskleri yönetmeyi gerektirmekteyken toplayıcı, portföyünde yer alan şebeke kullanıcıları adına teminat ve dengesizlik de dahil olmak üzere, piyasa işlemlerine ilişkin ilgili mevzuat kapsamındaki tüm yükümlülüklerin yerine getirilmesinden sorumlu olacaktır. Yatırımcılar hedeflerine, piyasa bilgilerine ve risk toleranslarına göre tercihlerini yapacaklardır.
Kesinleşmiş Üretim Planından Sapma Tutarı
Bir başka önemli konu Kesinleşmiş Üretim Planından Sapma Tutarı (KÜPST) ile ilgilidir. KÜPST, piyasa katılımcısının beklenen uzlaştırma dönemi üretim/tüketim miktarından sapması nedeniyle ödemekle yükümlü olduğu (TL) tutarı ifade etmekte olup, toplayıcılık faaliyeti açısından bakıldığında tek portföy yöneten toplayıcı için bu üretim planından sapma olup olmaması önem kazanmaktadır. Yönetmelik öncesinde KÜPST bir dengeleme birimi ve ünite bazında hesaplandığı için bir ünitedeki sapma doğrudan bir ceza kalemi olarak karşımıza çıkmaktayken toplayıcı bünyesinde olunduğunda portföyün tümüne bakılacağından, dengesizliklerin birbirini sönümlemesi sonrası KÜPST’ün tolerans hesabına dahil edilecek olması sebebiyle teşvik edici bir özellik gösterdiğini görmekteyiz. Yönetmelik sonrası DUY m. 110/5’te değişiklik yapılarak Kurul’a enerji dengesizlik ve kesinleşmiş günlük üretim/tüketim programından sapma tutarının hesaplanmasında kaynak bazlı ve depolamalı elektrik üretim tesisleri ile tüketim tesisleri için farklı metodolojiler veya katsayılar uygulama yetkisi verilmiştir.
Lisanssız Üreticiler
Toplayıcılık faaliyetinin enerji piyasasına getireceği bir başka yeniliğin de YEKDEM’den yararlanan, 10 yılını doldurmuş veya doldurmamış bulunan lisanssız üreticilerle ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Bilindiği üzere YEKDEM’in işleyişi ve ilgili hükümler 1 Ekim 2013 tarihli Resmî Gazete ’de yayımlanan “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Belgelendirilmesi ve Desteklenmesine İlişkin Yönetmelik” ile düzenlenmiştir. Buna göre YEKDEM kapsamındaki tesisler 10 yıl boyunca sabit alım garantisi ve teşviklerden yararlanırlar ve bu sürenin sonunda ürettikleri elektriği serbest piyasa fiyatları üzerinden satmaya başlarlar. 2013 yılından itibaren faaliyet göstermeye başlayan lisanssız üreticilerin 10 yılı doldurup peyderpey piyasaya katıldıkları, 10 yılını doldurmamış olan lisanssız üreticilerden de YEKDEM’den yararlanmayıp, toplayıcı bünyesinde hareket etmeyi tercih ederek daha hızlı bir şekilde piyasaya katılanlar olacağı için rekabetçi bir ortamın oluşacağı ve portföy yönetiminin daha da önem kazanacağı düşüncesindeyiz. Halihazırda büyük portföy yöneticileri için bahsi geçen lisanssız üreticilerin önemli bir pazar oluşturacağı ve farklı iş modelleri sunularak lisanssız üreticilerin piyasaya katılabilecekleri öngörüsüyle lisanssız üreticilerin akabinde depolama tesislerinin de toplayıcıların ilgi alanına hızla gireceği düşüncesindeyiz. Portföy yönetimi tecrübesine sahip olan piyasa katılımcılarının benzer faaliyetler gerçekleştirecek olmaları anlamında toplayıcılık konusunda daha avantajlı olacakları öngörülmektedir.
10 Yılı Tamamlamış Lisanssız Üreticiler
Tartışılan bir diğer konunun da 10 yılını tamamlamış lisanssız üreticilerin doğrudan toplayıcı bünyesine alınmasının mı yoksa Görevli Tedarik Şirketi(K3) portföyünde devam etmelerinin mi daha uygun olacağı hususu olduğunu görmekteyiz. Lisanssız üreticilerin toplayıcı bünyesine girmemesi durumunda tedarik şirketlerine enerji satışı yapmaları ancak dengesizlik riskine girmeyi tercih etmeyecekleri için toptan satış tedarik şirketlerinde ya da toplayıcıda kalmak durumunda olabilecekleri tahmin edilmektedir. Lisanssız üreticilerin Görevli Tedarik Şirketi portföyünde kalmaları durumunda K3 portföy ödemesi almalarına karşın toplayıcı bünyesine girip yapabilecekleri anlaşmalar çerçevesinde finansal olarak daha erken ve avantajlı ödeme teklifleriyle karşılaşabileceklerdir.
YEKDEM, Piyasa Takas Fiyatı ve Toplayıcılık Faaliyeti
Piyasa aktörleri arasında tartışılan bir diğer konu da YEKDEM’den faydalanan lisanssız yatırımcıların lisans almaları durumunda yapmak durumunda kalacakları tercihlerle ilgilidir. Üretici açısından Piyasa Takas Fiyatı’nın (PTF) belirli bir yüzdesinin YEKDEM kapsamında değerlendirilmesi ve geri kalan tutarın ödenmesi sebebiyle yaşanan kaybın toplayıcı bünyesine girmesi durumunda yaşanmayacağı yani ödemelerin PTF’nın tamamı üzerinden gerçekleşebilecek olmasının toplayıcı bünyesine girmeyi özendirebileceği düşünülmektedir. Bireysel lisans alan üretici PTF’nın belirli bir yüzdesini almaya devam edecekken Toplayıcı bünyesine girmesi durumunda PTF’nın %100’ü üzerinden toplayıcı ve lisanssız yatırımcı arasında bir pazarlık başlayabileceği öngörülmektedir.
Tedarik ve Toplayıcılık Faaliyeti Ayrışmalı Mı?
Kanun, toplayıcılık faaliyetinin toplayıcı lisansına veya tedarik lisansına sahip tüzel kişiler tarafından yürütülmesini öngörmüştür. Bu bağlamda Tedarik şirketinin ve Toplayıcının amaçları zıt gibi gözükmekle beraber Toplayıcının yeri geldiğinde enerji temin edip yeri geldiğinde enerji kısılmasını talep etmek şeklinde hareket edecek olması sebebiyle çift yönlü çalışacak bir sistem olacağı öngörülmektedir. Tedarikçiler müşterilerine yaptıkları satışı arttırmak isterken, toplayıcılar enerji piyasasında özellikle talep tarafı katılımı (sistem işletmecisinin talimatı doğrultusunda, hizmete katılan toplayıcıların portföyünde yer alan tüketim tesislerinin tüketimlerinin düşürülmesi suretiyle verilen hizmet) mekanizmalarında aktif rol alarak, tüketicilerin yüklerini optimize ederek veya dengeleme hizmetleri sunarak TEİAŞ’tan gelir elde edebilmektedirler. Ancak piyasada bu iki hizmetin ayrışmasının faydalı olacağı, tek bir lisansla bu hizmetlerin verilmesinin karışıklık yaratabileceğine dair görüşler bulunmaktadır.
Sonuç Yerine
Yönetmelik ile yasal çerçevesi çizilmiş olan toplayıcılık faaliyeti, elektrik piyasasında küçük ve orta ölçekli enerji üretim ve tüketim tesislerini bir araya getirerek portföy yönetimi prensibiyle sistem dengesine katkı sağlaması beklenen, toplayıcılık lisansı alınmak veya tedarik lisansına dercedilmek suretiyle gerçekleştirilebilecek bir piyasa faaliyeti olarak regüle edilmiştir. Portföy yönetim tecrübesi olan piyasa katılımcılarının, teknik bilgi ve altyapı açısından sahip oldukları avantajla bu faaliyetin önemli aktörleri arasında olmaları beklenmektedir. Pratikte ortaya çıkabilecek sorunlarla birlikte mevzuatın da evrileceği ve uygulamanın mevzuata yön vereceği kanaatindeyiz.
@Zeynep EMİROĞLU
Bizimle temasa geçin