SINAİ MÜLKİYET KANUNU’NUN MARKA HUKUKU AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Türk hukuk sisteminde, patent, endüstriyel tasarım, coğrafi işaretler ve markalara ilişkin haklar KHK’lar ile düzenlenmekteydi. Özellikle sınai hakların tecavüzüne ilişkin cezai hükümlerin KHK’larla düzenlenmesi nedeniyle eleştirilen mevcut halden vazgeçilerek 10 Ocak 2017 tarihinde tüm bu KHK’lar kaldırılarak 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu yürürlüğe girmiştir.
Sınai Mülkiyet Kanunu ile markalara ilişkin düzenlemeler içeren 556 sayılı KHK da yürürlükten kaldırılmış ve mülga KHK’da yer alan hükümlerde bazı değişiklikler ve eklemeler yapılmıştır. İşbu makale, marka hukuku alanında 556 sayılı mülga KHK ile Sınai Mülkiyet Kanunu arasındaki farkları tespit etmek amacıyla kaleme alınmıştır.
Ancak şunu da belirtmek gerekir ki, Sınai Mülkiyet Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle 556 sayılı KHK yürürlükten kalkmış olmakla birlikte yeni Kanun’da yer alan geçici 1. madde ile “*Bu Kanunun yayımı tarihinden önce Enstitüye yapılmış olan ulusal ve uluslararası marka ve tasarım başvuruları ile coğrafi işaret başvuruları, başvuru tarihinde yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılır.”* diyerek Kanun’un yayım tarihi olan 10 Ocak 2017’den önce yapılan başvurulara ilişkin olarak 556 sayılı KHK’nın uygulama bulmaya devam edeceğini ifade etmektedir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile 556 sayılı KHK arasında farklılık arz eden hükümler şöyledir:
1. Milletlerarası anlaşmaların öncelikle uygulanması:
556 sayılı KHK ‘nın 4. maddesine göre hak sahiplerinin talep etmesi halinde, milletlerarası anlaşmaların KHK’dan daha elverişli hükümler içermesi halinde milletlerarası anlaşmaların uygulanmasını sağlamaktaydı. Milletlerarası anlaşmaların öncelikle uygulanmasını düzenleyen bu maddeye yeni Kanun’da yer verilmemiştir.
2. Marka olabilecek işaretler:
6769 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile marka olabilecek işaretlere ilişkin olarak 556 sayılı KHK’da yer almayan yeni bir şart eklenmiştir. Buna göre, markanın ayırt edici olmasının yanında marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartı eklenmiştir.
3. Marka tescilinde mutlak ret sebepleri:
Yeni Kanun ile birlikte marka tescilinin reddi için mutlak sebepler olarak öngörülen hallerde bazı değişiklikler yapılmıştır. 6769 sayılı Kanun’a göre, herhangi bir ayırt ediciliğe sahip olmayan işaretler de marka tescili için mutlak ret sebebi olarak öngörülmüştür.
Yeni Kanun ile marka tescilinde mutlak ret sebeplerini düzenleyen maddeye yeni bir hüküm eklenmiştir. Buna göre KHK’dan farklı olarak, bir marka başvurusu, önceki marka sahibinin onay vermesi halinde aynı veya aynı türdeki mal ve hizmetlere ilişkin olarak tescil edilmiş marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu iddiası ile reddedilemeyecektir. Ancak önceki marka sahibinin vereceği muvafakat, noter onaylı olarak Türk Patent ve Marka Kurum’una iletilecektir.
4. Marka tesciline nispi ret sebepleri:
Markanın nispi ret sebeplerine bakıldığında ise tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle yapılan araştırmada tescil edilmiş marka ile halk tarafından karıştırma ihtimali, yeni kanunda “halk tarafından ilişkilendirme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali” şeklinde KHK’dan daha geniş şekilde ele alınmıştır. Bu durumda, markanın nispi sebebe dayalı reddi talep edilirken, markaların sadece karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı ret için yeterli görülmeyecek, markaların halk tarafından ilişkilendirilme ihtimalinin bulunmadığının da ispatı gerekecektir.
5. Tanınmış Marka
Yeni kanun ile gelen yeniliklerde biri de, tanınmış markalara ilişkin olarak uygulanan KHK 8/4. maddesindedir. Tanınmış markanın farklı mal veya hizmetlerde kullanılmasının engellenmesi için, KHK madde 8/4’de sayılan şartlarından birinin var olması gerekmektedir. Bu şartlar, markanın toplumda tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın elde edilmesi, markanın itibarına zarar verilmesi veya markanın ayırt edici karakterini zedelemesi gerekmektedir. Yeni kanunda ise, KHK madde 8/4’te yer alan şartları aynı korumakla birlikte “haklı sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla” ifadesi eklenmiştir. Mevcut düzenlemeden farklı olarak, başvuru sahibine başvuru yapma konusunda haklı sebepleri olduğunu ileri sürme imkanı tanınmıştır. Tanınmış markalara ilişkin korumanın, maddede belirtilen şartların bulunması halinde, mal veya hizmetlerin aynı veya benzer olduğuna bakılmaksızın sağlanacağı ifade edilmektedir. Yeni kanunun bu maddesinden, haklı bir sebebin bulunması halinde bu şartlar var olsa dahi farklı mal ve hizmetlerde tanınmış markaya benzer veya aynı markaların tescil edileceği sonucu çıkmaktadır. Ancak haklı sebebin ne olduğuna ilişkin bir netlik bulunmamaktadır.
6. Markanın kullanılması
Markanın tescil yapıldıktan sonra, markanın tescil edildiği mal ve hizmetlere ilişkin olarak kullanılması gerekmektedir. Hem KHK’da hem de yeni kanunda buna ilişkin düzenlemeler bulunmakta ve tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde kullanılmayan markaların iptaline karar verileceği yazmaktadır. Ancak KHK’da bu süre içerisinde haklı bir neden olmadan kullanılmaması veya kullanıma 5 yıl ara verilmesi şartlarını öngörmüştür. KHK’nin ilgili maddesinde hangi hallerin markanın kullanımı sayılacağı belirlenmiştir. Yeni kanun ise, tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde kullanılmaması halini, “Türkiye’de ciddi bir şekilde kullanılmaması” olarak düzenlemektedir. Yeni kanunun gerekçesinde ise, markanın Türkiye’de ciddi bir şekilde kullanılmasından anlaşılması gerekenin, markanın tescil edildiği amaç dâhilinde işlevine uygun, yani ticari hayatın içinde işlevini yerine getirmesi olduğu ifade edilmiştir. Bu nedenle, markanın evraklar ve ilanlar aracılığıyla kullanılması ve benzeri durumları markanın kullanımı olarak sayılmayacaktır.
KHK’da markanın kullanımı olarak sayılacak haller arasında gösterilen durumlardan biri olan “markayı taşıyan malın ithal edilmesi” haline yeni kanunda yer verilmediği görülmektedir. Dolayısıyla yeni Kanun ile markayı taşıyan malın ithal edilmesi, markanın kullanım olarak sayılmaktan çıkarıldığı açıktır.
7. Marka Tescil Başvuru Şartları:
Sınai Mülkiyet Kanun madde 11’de düzenlenen marka başvurularına ilişkin hükümde, 556 sayılı KHK’da bulunmayan bazı eklemeler yapılmıştır. Yeni Kanun’da “mal ve hizmetlerin aynı sınıflarda yer almaları benzer olduklarına, farklı sınıflarda yer almaları da benzer olmadıklarına karine teşkil etmez” şeklinde yeni bir fıkra eklenmiştir.
Yeni Kanun’da yer alan yeni düzenlemeye göre marka başvurusu, başvuru sahibinin talebi üzerine, tescil edilene kadar, başvuru kapsamındaki mal veya hizmetler bakımından iki veya daha fazla başvuruya bölünebilecektir.
8. Üçüncü kişilerin görüşleri:
Marka yayınına itirazda bulunma hakkı olan üçüncü kişiler, 556 sayılı KHK ile itirazlarını marka başvurusunun yayınından itibaren 3 ay içinde yapabilecekken bu süre yeni kanun ile 2 aya düşürülmüştür.
9. Markanın korunması:
Tescilli markanın 10’ar yıllık koruma süresinin yenilenmesi konusunda yeni kanun yenilik getirerek, markanın tescil kapsamında bulunan mal veya hizmetlerinden bir kısmı için de yenilenebileceği belirtilmiştir.
10. Markanın İptali:
Yeni kanunun 26. maddesi ile markanın iptali konusundaki yetki Kurum’a verilerek yeni bir düzenlenme yapılmıştır. Buna göre, yeni Kanun’un 9. maddesine göre tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde markanın kullanılmaması, marka sahibinin fiillerinin veya gerekli önlemleri almamasının sonucu olarak markanın, tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın bir ad hâline gelmesi, marka sahibi tarafından veya marka sahibinin izniyle gerçekleştirilen kullanım sonucunda markanın, tescilli olduğu mal veya hizmetlerin özellikle niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı konusunda halkı yanıltması ve 32. maddeye aykırı olarak garanti markası ve ortak markaların kullanılması hallerinde ilgili kişiler, Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan markanın iptalini isteyebileceklerdir. İptal talepleri, iptali istenen marka sahibine tebliğ edilir ve 1 ay içinde talebe ilişkin delillerin ve cevapların sunulması için marka sahibine süre verilir. Marka sahibi, delillerini toplaması ve cevaplarını sunabilmesi için 1 aya kadar ek süre talep edebilir. Kurum, iddia ve savunmalar ile sunulan deliller çerçevesinde dosya üzerinden kararını verir.
11. Marka hakkında tecavüz:
Marka hakkına tecavüz sayılan fiillere ilişkin olarak KHK’da öngörülen ceza miktarlarında yeni Kanun’da bir değişiklik yapılmamıştır.
Marka hakkına tecavüze ilişkin olarak yeni kanunda yapılan tek değişiklik, marka hakkına tecavüz sayılan hallerin genişletmesidir. Yeni Kanun’a göre, başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal ithal ya da ihraç eden, ticari amaçla satın alan, bulunduran, nakleden veya depolayan kişiler de artık cezalandırılacaktır.
Bizimle temasa geçin