Tahkime elverişlilik, ticari uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözümü bakımından çok önemli ve ayrıntılı bir şekilde üzerinde durulması gereken kavramlardan biridir. Tahkime elverişlilik, doktrinde objektif ve sübjektif tahkime elverişlilik olarak iki şekilde ele alınmaktadır. Subjektif tahkime elverişlilik kavramı, tahkim sözleşmesine taraf olabilecek kişileri belirlemektedir. Özellikle devletlerin, yerel otorite ve kamu kurumlarının tahkimde taraf olup olamayacağı sübjektif tahkime elverişlilik kavramı altında değerlendirilmektedir. Objektif tahkime elverişlilik ise tahkime elverişli uyuşmazlıkların konu bakımından sınırlandırılmasını ifade etmekte ve hangi tür uyuşmazlıkların tahkim yolu ile çözülebileceğini belirlemektedir.
Konusu bakımından tahkime elverişli olmayan bir uyuşmazlığın hakem heyeti önünde görülmesi mümkün değildir. Bununla birlikte, bu tür uyuşmazlıklar hakem heyeti tarafından çözüme kavuşturulduysa, tahkim yargılaması sonucunda verilen hakem kararı iptal davasına konu olabilecektir. Zira tahkime elverişli olmamak hem 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu’nda (MTK) hem de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) hakem kararının iptali sebebi olarak sayılmıştır. MTK m. 1/f. 4’e göre, “Bu Kanun, Türkiye’de bulunan taşınmaz mallar üzerindeki aynî haklara ilişkin uyuşmazlıklar ile iki tarafın iradelerine tâbi olmayan uyuşmazlıklarda uygulanmaz.” Yine, HMK m. 408/f. 1’ e göre, “Taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklardan veya iki tarafın iradelerine tabi olmayan işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklar tahkime elverişli değildir.” MTK ve HMK’nın ilgili hükmü uyarınca, şayet söz konusu uyuşmazlık taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklar dışındaki diğer haklara ilişkin ise ya da tarafların serbest iradelerine tabi bulunan işlerden kaynaklanmışsa tahkim yoluna gidilebilir.
Tahkime elverişlilik meselesi her bir konu bakımından ayrı ayrı ele alınmaktadır. Rekabet, iş, vergi, icra-iflas, tüketici veya fikri mülkiyet hukukundan doğan uyuşmazlıkların tahkime elverişli olup olmadığı farklı değerlendirmelere tabi tutulmaktadır. Örneğin iş hukukundan doğan uyuşmazlıklarının tümünün tahkime elverişli olduğunu veya olmadığını söylemek de mümkün değildir. Somut uyuşmazlık konusunun belirlenmesi ve meselenin belirli bir konu bakımından ele alınması daha doğrudur. Örneğin, Yargıtay 9. HD. 22.03.2004 tarihli ve E. 2004/5846 K. 2004/5621 sayılı kararında, “4857 sayılı Kanunda özel hakem yolu ile çözümlenebilecek uyuşmazlıklar feshin geçersizliği, işe iade, iş güvencesi tazminatı ve boşta geçen süre için ücret alacağı olarak belirlenmiş olup, kalan diğer uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde çözümlenmesi gerekir. Özel hakem kararlarında işe başlatmama halinde tazminata ve dört aya kadar boşta geçen süre için ücret alacağına miktar belirtilmeden karar verilmesi gerekir” şeklinde hüküm kurmuştur.
Tahkime elverişlilik kavramı, şirketler hukuku uyuşmazlıkları bakımından ayrı bir öneme sahiptir. Zira uygulamada, özellikle yabancılık unsuru taşıyan şirket birleşme/devralma işlemlerinde, pay sahipliği sözleşmelerinde ve şirket esas sözleşmelerinde çoğunlukla uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözümü konusunda hükümler yer almaktadır. Bununla birlikte, pay sahipleri arasındaki uyuşmazlıkların tahkime elverişliliği ve şirket ile pay sahipleri arasındaki uyuşmazlıkların tahkime elverişliliği farklı şekilde değerlendirilmektedir.
Doktrinde ve Yargıtay uygulamasında, ortaklar arasında meydana gelen uyuşmazlıkların tahkim yolu ile çözümlenebilmesi mümkün görülürken, ortaklar ile şirket arasındaki uyuşmazlıkların tahkime elverişsiz olduğu kabul edilmektedir. Ancak genel kurul kararlarının iptali davalarının tahkime elverişliliği hususunda doktrinde farklı görüşler bulunmaktadır. Birinci görüş genel kurul kararlarının iptali davalarının tahkime elverişli olmadığını, zira genel kurul kararlarının bütünü itibariyle “tarafların serbest iradelerine tabi olmadığını” dile getirmektedir. İkinci görüş ise, şirket genel kural kararlarını konusuna göre ayırmakta ve örneğin temettü dağıtımı gibi kararların taraf iradesine tabi olduğunu savunarak, bu tür kararlara ilişkin uyuşmazlıkları tahkime elverişli kabul etmektedir.
Yargıtay, genel kurul kararlarının iptali davalarının taraf iradelerine tabi olmadığından hareketle tahkime elverişli olmadığını kabul etmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi vermiş olduğu bir kararında yalnızca anonim şirket genel kurul kararlarının iptaline ilişkin uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözümlenemeyeceğine değil; şirket ana sözleşmesinde tahkim şartına yer verilemeyeceğine karar vermiştir. İlgili karar şu şekilde ifade edilmiştir; “Oysa tahkim konusunda ana sözleşmede yer alan bir hüküm veya yapılacak hakem sözleşmesi geçersizdir. Tahkim, yalnız tarafların arzularına tabi olan, yani davalı ile davacının mahkeme kararına gerek olmaksızın aralarında anlaşarak sonuçlandırabilecekleri uyuşmazlıklar konusunda geçerlidir. Halbuki bir genel kurul kararının iptaline dair uyuşmazlığın davacı ve davalı arasında yapılacak anlaşma ile sonuçlandırılması mümkün değildir.” (Yargıtay 11. HD. 05.12.2012 E. 2011/13485 K. 2012/19915).
Yine başka bir kararında Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Bölge Adliye Mahkemesi’nin hakem kararının iptali yönündeki kararını, tahkim anlaşmasının tarafların uyuşmazlığın çözümü hakkındaki iradelerini tam olarak yansıtmadığı gerekçesiyle onadığı kararında şu ifadelere yer verilmiştir: “Bölge Adliye Mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; şirket ana sözleşmesinde hakeme başvurulmayı gerektiren anlaşmazlıkların neler olduğunun somutlaştırılmadığı, 6102 sayılı TTK' nın 408/1-d maddesinin genel kurulun devredilemez yetkileri arasında olduğu, kar payı dağıtımı için genel kurulun kar dağıtılmaması yönündeki kararların iptalinin gerektiği, […] kar payı isteme hakkının, ancak genel kurulun bu yönde karar vermesine bağlı olduğu, genel kurul kararının iptali hususunda tahkim yoluna başvurulamayacağı, hakem kararında davalının talebinin, genel kurul kararının iptalini gerektiren kar payı istemine ilişkin olup, şirketin ana sözleşmesinde yer alan tahkim şartının bu tür uyuşmazlık açısından geçersiz olduğu, 6100 sayılı HMK' nın 439/2-a maddesi uyarınca uyuşmazlığın tahkime elverişli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, hakem kararının iptaline karar verilmiştir.” (Yargıtay 11. HD., E. 2019/2226 K. 2019/5000, 01.07.2019).
Görüldüğü üzere, Yargıtay bu kararında kar payı dağıtımına ilişkin şirket genel kurul kararının tahkime elverişli olmadığını açıkça söylemekten kaçınmış; hakem kararının iptalini başka bir gerekçeye dayandırmıştır. Dolayısıyla, bu noktada iptali istenen genel kurul kararının konusu, içeriği ve etkilerinin tahkime elverişlilik bakımından varılacak sonucu belirleyeceğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Bu açıdan, uyuşmazlık konusu genel kural kararının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun kamu düzenini ilgilendiren ve bu anlamda emredici nitelikte olan hükümlerle ilişkisini inceleyerek, buna göre tahkime elverişlilik konusunda karar vermek gerekecektir. Örneğin ortaklığın tasfiyesi konusunda alınan bir genel kurul kararının iptali için bir pay sahibi tarafından açılan davanın, tarafları arasında sulh ve kabul yolu ile sona erdirilemeyeceği düşünüldüğünde, bu uyuşmazlığın tahkime elverişli olmadığını söylemek mümkündür. Buna karşın, TTK’nın kanuni yedek akçe ayrılmasına ilişkin hükmüne uygun olarak kanuni yedek akçe ayrıldıktan sonra, geri kalan karın dağıtılmasına ilişkin genel kurul kararının iptali davası, kar payı dağıtımının ortakların ve şirketin serbest tasarrufuna tabi bir konu olması nedeniyle, tahkime elverişli olacaktır.
@Kesikli Law Firm
Bizimle temasa geçin