Haberler & Bilgiler
Tahkim Sözleşmesinin Niteliği – Karar İncelemesi

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu Kararı

Esas No:2016/2, Karar No: 2018/4  Işığında

Tahkim Sözleşmesinin Niteliği ve Kanunların Zaman Bakımından Uygulanması

Giriş

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ile Yargıtay Daireleri arasında tahkimin niteliğine dair görüş birliği bulunmaması nedeniyle uygulamada meydana gelen çelişkiyi bertaraf edebilmek adına içtihatları birleştirme ihtiyacı doğmuştur. Tahkim sözleşmesinin niteliğine ilişkin görüş farklılıklarına bağlı olarak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce yapılan tahkim sözleşmeleri uyarınca icra edilen  milli tahkim yargılamaları neticesinde verilen hakem kararlarının anılan kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilmesi halinde bu hakem kararlarına karşı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri  Kanunu m. 439’daki[[1]](https://www.kesikli.com/tr/tahkim-sozlesmesinin-niteligi/#_ftn1) iptal davasının mı açılacağı yoksa anılan sözleşmelerin yapıldığı tarihte yürürlükte olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’ndaki 533’üncü maddedeki[[2]](https://www.kesikli.com/tr/tahkim-sozlesmesinin-niteligi/#_ftn2) temyiz yoluna mı başvurulacağı konusunda içtihatlar arasında çelişki meydana gelmiştir. İncelemekte olduğumuz kararda sözleşmenin niteliğine göre kanunların zaman bakımından uygulanmasına ilişkin ilkeler belirlendiği için öncelikle tahkimin niteliği ele alınmaktadır. Daha sonra bu ilkeler incelenmekte ve bu incelemeyi tahkim sözleşmesine zaman bakımından uygulanacak ilkelerin değerlendirmesi takip etmektedir.

1.     Tahkimin Niteliği

İçtihatları Birleştirme ve Hukuk Genel Kurulu mukayeseli hukuk ve öğretideki baskın görüşle paralel olarak tahkim sözleşmesinin bir usul hukuku sözleşmesi olduğu kanaatindedir. Buna göre tahkim sözleşmesi, yargılama hukukunda etki doğurmaktadır.

Kararda değinilen bir başka önemli nokta ise tahkim sözleşmesi bir usul hukuku sözleşmesi olarak nitelendirilse de sözleşmenin geçerliliğine ilişkin hususlarda maddi hukuk hükümlerinin uygulanacak olmasıdır.

2.     Kanunların Zaman Bakımından Uygulanmasına İlişkin İlkeler

Kazanılmış haklara saygı ve hukuk güvenliğinin sağlanması bakımından temel ilke, kanunun yürürlüğe girmesinden sonra uygulanmasıdır. Maddi hukuka ilişkin kanun değişiklikleri ile usul hukukuna ilişkin kanun değişikliklerinin zaman  bakımından uygulanması ilkesel olarak farklı gerçekleşmektedir.

Kararda bahsedildiği üzere maddi hukuk uyarınca hukuki ilişki ve olgulara vuku buldukları tarihte yürürlükte olan kanun uygulanırken, usul hukukuna ilişkin değişiklikler nitelik itibariyle ülkedeki yargılama düzenini ilişkin olması bakımından kamu düzenini ilgilendirdiği için ‘‘derhal uygulama’’ ilkesi uygulanır. Çünkü bireylerin usul kurallarının değişmeyeceğine güvenlerinin korunması beklenemez. Bu bakımdan usul işlemlerine, işlem tarihinde yürürlükte olan kanun uygulanır. Fakat yeni usul kanununun yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan davalarda tamamlanmamış işlemlere yürürlükteki kanunun uygulanması gerekmektedir.

Tahkim sözleşmesi bir usul hukuku sözleşmesi olarak nitelendirildiği için uygulanacak kanun bakımından esas olan tahkim sözleşmesinin yapıldığı tarih değil, tahkim yargılamasının başladığı tarihtir.

3.     Değerlendirme

 Tahkim sözleşmesinin bir usul hukuku sözleşmesi olduğu ve Hukuk Muhakemeleri Kanunun da doğrudan yargılama usullerini düzenleyen bir kanun niteliğinde olduğu kabul edilmiş ve yargılama hukukuna ilişkin kanunların zaman bakımından uygulanmasında ‘‘derhal uygulanma’’ temel ilkesinin kabul edildiği sonucuna varılmıştır.

Üzerinde durulan bir diğer husus ise Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda devlet mahkemelerinden verilen kararlara karşı başvurulması gereken kanun yollarına ilişkin olarak bir geçiş hükmü öngörülmüş olmasına rağmen Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda tahkim hükümlerinin zaman bakımından uygulanması ile ilgili herhangi bir geçiş hükmü öngörülmemiş olmasıdır. Diğer bir deyişle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce başlayan tahkim yargılamalarında hakem kararının, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra verilmesi halinde yürürlükten  kalkmış olan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun uygulanması söz konusu olsaydı bu ancak bu konuda bir geçiş hükmü bulunması durumunda mümkün olabilirdi..

Dolayısıyla tahkime ilişkin böyle bir geçiş hükmü bulunmadığı için hukuku kurallarının zaman bakımından uygulanmasın ile ilgili genel ilke niteliğindeki Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 448. maddesi[[3]](https://www.kesikli.com/tr/tahkim-sozlesmesinin-niteligi/#_ftn3) tahkime ilişkin hükümler bakımından da uygulanmak durumundadır.

Ayrıca tarafların tahkim sözleşmesinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun uygulanmasını kararlaştıramayacağı kararda şu şekilde ifade edilmiştir: ‘‘HMK öncesinde yapılan tahkim sözleşmesinde taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde HUMK uygulanacaktır şeklinde konulan bir hükümle, kanunun öngörmediği geçiş hükmü, taraf iradeleri ile getirilemez. Taraflar tahkimin açıkça HUMK’na göre yapılacağını belirtmiş olsalar bile HMK yürürlüğe girdikten sonra verilen hakem kararları HUMK’na göre değil HMK’na tabi olmalıdır. Zira taraflara iptal veya temyiz konusunda uygulanacak kanunu seçme özgürlüğü verilmemiştir. Taraf iradesi, Kanun’un tahkim kısmındaki emredici kuralları ile sınırlıdır.(HMK m.424)’’

Özetle tahkim sözleşmesi, mukayeseli hukuk ve doktrindeki baskın görüşe göre usul hukuku sözleşmesi olup, usul sözleşmeleri, kuruluşları ve geçerlilikleri bakımından maddi hukuka tabi olmakla beraber ortaya çıkardıkları sonuçlar bakımından usul hukukuna tabidir.

4.     Sonuç

Kararda değinilen kanun hükümleri ve ilkeler gözetildiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda tahkime ilişkin bir geçiş hükmü bulunmadığı ve tahkim sözleşmesi bir usul hukuku sözleşmesi olarak nitelendirildiği için tahkim sözleşmesine zaman bakımından derhal uygulanma ilkesinin uygulanması gerekmektedir.

Dolayısıyla, tahkim sözleşmeleri usul hukuku sözleşmeleri olarak nitelendirildiği için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden önce yapılan tahkim sözleşmesi uyarınca icra edilen milli tahkim yargılaması kapsamında ve anılan tarihten sonra verilen hakem kararlarına karşı 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu m. 533’te düzenlenen temyiz kanun yoluna değil, zaman bakımından derhal uygulanma ilkesi gereğince 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu 439’uncu madde uyarınca iptal davası açılması yoluna başvurulabileceği sonucuna varılmıştır.[[4]](https://www.kesikli.com/tr/tahkim-sozlesmesinin-niteligi/#_ftn4)


[[1]](https://www.kesikli.com/tr/tahkim-sozlesmesinin-niteligi/#_ftnref1) İptal davası MADDE 439- (1) Hakem kararına karşı yalnızca iptal davası açılabilir. İptal davası, tahkim yeri bölge adliye mahkemesinde açılır; öncelikle ve ivedilikle görülür.

[[2]](https://www.kesikli.com/tr/tahkim-sozlesmesinin-niteligi/#_ftnref2) Madde 533 – Hakemlerin kararı ancak aşağıdaki hallerde temyizen nakzolunur: 1 – Tahkim müddetinin inkızasından sonra karar verilmiş olması, 2 – Talep edilmemiş bir şey hakkında karar verilmesi, 3 – Hakemlerin salahiyetleri dahilinde olmıyan meseleye karar vermeleri, 4 – Hakemlerin, iki tarafın iddialarından her biri hakkında karar vermemeleri, Karar son üç sebepten birine binaen temyizen nakzedilirse hakemler ve müddet yeniden intihap ve tayin olunur

[[3]](https://www.kesikli.com/tr/tahkim-sozlesmesinin-niteligi/#_ftnref3) MADDE 448- (1) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.

[[4]](https://www.kesikli.com/tr/tahkim-sozlesmesinin-niteligi/#_ftnref4) Yargıtay İçtihatı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu Kararı (E:2016/2, K:2018/4)

@Kesikli Hukuk Bürosu

Bizimle temasa geçin