Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi, 26.02.2020 tarihli, 2019/3278 E. ve 2020/443 K. sayılı ilamı ile, ihtiyariarabuluculuk faaliyeti sonucunda işveren ve çalışanın anlaşmaya varması halinde, üzerinde anlaşılan işçilik hak ve alacakları hakkında tekrar dava açılamayacağına hükmetmiş ve bu hüküm Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 06.10.2020 tarihli, 2020/2649 E. ve 2020/10704 K. sayılı ilamı ile de ONANMIŞTIR. Şöyle ki,
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi’nin bu kararına konu olan olayda, davacı çalışan tarafından iş akdinin haksız ve ihbar önellerine uyulmaksızın feshedildiği iddia olunarak kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin alacaklarının kısmen ödendiği ancak bu ödemenin yeterli olmadığı ve fazla mesai, hafta tatili ile UGBT alacaklarının da hiç ödenmediği belirtilerek bunların ve eksik ödemelerin tahsili talep edilmiştir. Davalı işveren tarafından ihtiyari arabuluculuk görüşmeleri sonucunda anlaşma sağlandığı ve anlaşma belgesi imzalandığı, anlaşmaya konu alacak kalemlerine yönelik dava açılamayacak olması sebebiyle dava şartı yokluğundan davanın reddi talep edilmiştir. Yerel Mahkeme tarafından davacı çalışan ile davalı işveren arasında 14.01.2019 tarihinde dava ile talep edilen alacaklar hakkında anlaştıklarına dair “Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Anlaşma Belgesi” düzenlendiği, taraflarca ve arabulucu tarafından bu belgenin imzalandığı bu nedenle 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/5 maddesi gereğince arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması halinde üzerinde anlaşılan hususlar hakkında dava açılamayacağından, davacının aynı alacaklarından dolayı yeniden arabulucuya gidip yeniden dava açmasının hukuken mümkün olmaması sebebiyle davanın Reddine karar verilmiştir.
Davacı çalışan tarafından Yerel Mahkeme kararına karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 26.02.2020 tarihli kararında, 6325 sayılı Kanun’un 18/5 maddesinde arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması halinde üzerinde anlaşılan hususlar hakkında dava açılamayacağı düzenlemesinin olduğu, anlaşma belgesinin ilam niteliğinde bir belge olduğu, dava açma yasağının dava şartlarından olan hukuki yarar bulunması şartının özel bir görünümü ve özel bir dava şartı olduğu, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşılan konularda dava açılması halinde, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi gerektiği, dava açma yasağının istisnaları bulunduğu, anlaşma belgesine karşı ileri sürülebilecek irade fesadı halleri olduğu, bu durumda anlaşmaya varılan hususlarla ilgili olarak bu sözleşmenin iptalinin Türk Borçlar Kanunu m. 30 vd. ve m. 39 hükümleri çerçevesinde talep edilerek dava açılabileceği, anlaşma belgesinin ehliyetsizlik, emredici hukuk kurallarına, kamu düzenine, ahlaka, kişilik haklarına ve şekle aykırılık gibi sebeplerle mutlak butlanla sakatlanmasının düşünülebileceği, butlanın tespitinin mahkemeden istenebileceği, anlaşma belgesinin sahte olması, anlaşmanın geçersizliği, anlaşma hükümlerinin yorumlanmasına ihtiyaç duyulması, icra edilebilir bir anlaşma bulunmaması gibi durumlarda dava açılması ve bu hususların mahkemece incelenip karara bağlanmasının mümkün olduğu ifade edilerek açıklanmıştır. Bu açıklamalar ışığında, dava konusu olayda taraflar arasında yapılan ihtiyari arabuluculuk görüşmeleri sonunda düzenlenen 14.01.2019 tarihli arabuluculuk tutanağı içeriğinde dava konusu edilen taleplerinin tamamı hakkında görüşme yapılarak anlaşmaya varıldığı, arabuluculuk tutanaklarının sahteliği ispatlanıncaya kadar geçerli ilam niteliğindeki belgelerden olduğu, sahteliği konusunda bir iddia olmadığı gibi, fiil ehliyetsizliği, kısıtlılık halleri iddiası da bulunmadığı ifade edilerek ihtiyari arabuluculuk faaliyeti sonucunda anlaşılan konularda dava açılamayacağından davanın reddi yönündeki yerel mahkeme kararı hukuka uygun bulunarak davacı çalışanın istinaf başvurusu esastan REDDEDİLMİŞTİR. Bu karar üzerine, davacı çalışan tarafından temyiz talebinde bulunulmuş olup Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 06.10.2020 tarihli kararı ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi’nin kararını ONANMIŞTIR.
Buna göre, özetle, işverenler ve çalışanlar arabulucuya gitme zorunluluğu olmadığı halde ihtiyari arabuluculuk müessesi tahtında arabulucuya başvurarak iş ilişkisinin sona ermesinden doğan işçilik hak ve alacakları ile karşılıklı diğer taleplerini müzakere ederek arabulucu huzurunda anlaşabilirler. Böylece dava açılmadan taraflar karşılıklı olarak taleplerini ilam niteliğinde bir belge ile kayıt altına alma imkanına sahip olabilmektedir. İhtiyari arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşılan konularda sonradan hukuken dava açılamayacak olması sebebiyle, işverenlerin ve çalışanların arabuluculuk müzakere sürecinde oldukça dikkatli davranmalarını ve karşılıklı taleplerinin tamamı hakkında görüşme yapılarak anlaşmaya varılmasını sağlamalarını tavsiye ederiz.
@Kesikli Hukuk Bürosu
Bizimle temasa geçin